Suat YILMAZ
ABDEST ALIRKEN ÇORAPLAR ÜZERİNE MESH ETMEK EHL-İ SÜNNETİN DE GÖRÜŞÜDÜR.
ABDESTTE ÇORAPLAR ÜZERİNE MESH ETMEK İMAM-I ŞAFİ, HANEFİ, HANBELİ, MALİK'İN GÖRÜŞÜDÜR. SADECE ŞİA GÖRÜŞÜ DEĞİL.
Bu konuyu irdelerken çıplak ayaklar üzerine mesh etmeğe de atıf yapacağız. Çıplak ayaklar üzerine mesh etmek sadece Şia mezhebine has değildir. Ehl-i Sünnet’in imamları da kısmen bu görüştedir.
Ben burada meselenin fıkhi boyutundan ziyade Siyasi ve felsefi boyutu üzerinde duracağım. Çünkü fıkhi boyutunu toplasan bir cilt kitap çıkar. Aslında bu konu, üzerinde durulacak bir mesele değil, ancak itikadı sarsıcı boyuta geldiği için ehemmiyet arz etmiştir. Bazen bir kelime bir orduyu batırır. Bir kıl gözün üzerine gelir dağı göstermez, ince ince ipler bir araya gelir kopmaz bir halat olur.
Bugün İslam aleminin içinde bulunduğu bu perişaniyetin sebebi %90 olan Kuranın temel meselelerini bırakıp %10 olan teferruat meseleleriyle uğraşmasıdır.
Biz buradan hareketle mezhepler arasındaki derin çatışmaları bir nebze azaltmak niyetindeyiz. İnanan insanlar arasındaki uhuvvet ve muhabbeti tesis etmek, kendimizi saplantılardan, dar görüşlülükten, taassuplardan kurtarmak için…
Bu yazıyı okurken belki, yaw bu herif de yeni bir din mi? İcad ediyor. Diyebilirsiniz, ama demeyin yazının tamamını okuyun yoksa mahcup olabilirsiniz.
Bazı sorularla meseleyi izaha çalışalım.
1- Kuran Meallerinde yanlışlık olabilir mi?
2- 5. Mezhep olabilir mi?
3- Muaviye’nin bu konuyla alakası olabilir mi?
4- Bediüzzaman 12 Şia imamını meth etmiş midir?
5- Hangi Sünni imamları mesh etmeyi caiz görmüşlerdir.
6- Mesh etmek ile ilgili hadisler var mıdır?
7- Bu konuda net hadisler görsem kendi mezhebime uymasam olur mu?
8- Mesh çoraplar üzerine mi? Yoksa çıplak ayak üzerine mi? Yapılmalı.
9- Bildiğimiz siyah meshin olmasına gerek var mı?
10- Ben Hanifiyim ayaklarımı mesh edebilir miyim?
11- Ehl-i Sünnet alimlerimizin kütüphanelerinde 12 imamın kitapları neden yoktur?
12- Ayakları yıkamak ile israf etmiş olur muyuz?
13-Said Nursi’nin bu konuyla alakalı görüşü var mıdır?
Şimdi diyeceksiniz ki; basit bir fıkhi meselenin yukarıdaki sorularla ne alakası olabilir.
El cevap: İşin felsefesini yazıya dökeceğimi baştan söylemiştim.
Kuran bazen basit cüz’i bir olayı anlatır, onunla külli olaylara atıflar yapar.
1. Soruya cevap:
Diyanet Başkanlığının Meali; “Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi dirseklerinize kadar ellerinizi, başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın.” (Maide-6)
Süleyman Ateş’in Meali; “Ey inananlar, namaza dur(mak iste)diğiniz zaman yıkayın: yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi; meshedin: başlarınızı ve topuklara kadar ayaklarınızı.”
Bu iki Meal de yanlış…
Çünkü her iki meal de kendi anlayışlarını ayet diye bize yutturmak istemektedir.
Ali BULAÇ’ın Mealinde ise şöyledir; “Ey iman edenler, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da (yıkayın.)”
Ali BULAÇ yıkayın kelimesini paranteze almış, en azından kendi yorumu olduğunu vurgulamış doğruya bir adım daha yaklaşmış, ancak o da kendi anlayışını meale yansıtmaktan geri durmamış.
Yani şunu demek istiyoruz sen yıkayınız dersen öteki mesh edin der … beriki…
Kuranda olmayan bir şeyi Kurana koymak… İnsan biraz Allah’tan korkar.
Al sana bu da Sia’nın Meali,” Ey inananlar, namaza kalktığınız zaman yıkayın yüzlerinizi ve dirseklerinizle beraber ellerinizi ve başınızın bir kısmını mesh edip ayaklarınızı topuklarınızla beraber.
Doğru Meal şöyledir. “Ey iman edenler, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar da ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve her iki topuğa kadar ayaklarınızı da.”
Yani Allah Kuranda, el ve kollardan bahsederken فَاغَْسِلُ (yıkayınız) kelimesini kullanmış baş için وَامْسَحُوا (mesh ediniz) kelimesini kullanmış ayaklar için ise, sadece “da” atıfını kullanır, yani ayaklarınızı da…
Bu ayete göre ayakların yıkanması yada mesh edilmesi ile ilgili net bir şey zikredilmemiş.
Zaten ayaklar konusunda ihtilafın olması bunun delilidir.
El kol ve baş hakkında ihtilafın olmaması ayette net ifade olmasındandır.
Yine yukarıdaki ayetin(Maide -6)devamında “su bulamadığınız takdirde temiz toprakla teyemmüm edin de toprakla yüzünüzü, ellerinizi mesh edin” Dikkat edilecek olursa Teyemmümde de ayaklar kelimesi kullanılmamış, hatta baş kelimesi de kullanılmamış. Yani mesh edilebilen uzuvlar yazılmamış.(bu da bir yorumdur)
2. Soruya cevap:
5. Mezhep de olabilir 6. Da 7. De… Eskiden mezhepler çoktu, tabileri bittiğinden kalkmıştır. Hem İmam-ı Azam Hz. Bir Şia olan Cafer-i Sadık’tan iki yıl ders aldığını ve “o iki yıl olmasaydı Ebu Hanife helak olmuştu” dediğini biliyoruz.
3. Soruya cevap:
Muaviye’nin saltanat anlayışı, Osmanlı Padişahlarının kardeşlerini katletmelerinden tut, ta Müslümanların Kuranın asıl meselelerinden uzaklaşıp fer’i meselelerle uğraşmalarına kadar müdahalesi olmuştur. Bugün İslam aleminde birçok yanlış itikatlar veya anlayışlar oluşmuş ise bunda Muaviye’nin payı büyüktür.(Essebebu kel fail)
Pek tabiî ki, Muaviye’nin Ehl-i Beyt e olan düşmanlığı “şia’nın ayaklarınızı mesh edin” anlayışını kırmak için de olsa ğarazına –Allah İçin değil- “yıkayın ha yıkayın” demiştir.
Bugün mesh etmeği küfür derecesinde görme saplantımız da yine Muaviye’nin payı vardır.
Said-i Nursi Hz. “Eğer Emeviler karşılarında Ehl-i Beyti görmeselerdi bütün bütün yoldan çıkma ihtimali vardı.” Demiştir. Nitekim Peygamberimiz;”Ey Muaviye bir gün hükümranluk eline geçerse halkına karşı ref’etli ol”(Bu uyarı ref’etli davranmayanlara yapılır) ve “benden sonra hilafet 30 yıldır,sonrası melik-i aduvların eline geçecektir.” (S.N. Mektubat)
Bu mevzuyu burada kısa kesiyorum ayrı bir makale olarak ele alma niyetindeyim..
Zaten okuyucular kıvranmağa başladılar. “Dağ Meyvesi Acı da Olsa devadır.”
Ha benim Şii olduğumu düşünmeyin, ben kendim HANİFİ’yim.
Said-i Nursi Hz. tam tanımayan onun Şia olduğunu sanır. Aceleci davranmayalım.
4. Soruya cevab:
Bediüzzaman 12 imamı çok Medih ve minnetle anar. Hatta ben Bediüzzaman dan İmam Ali’yi okuduğum da gözümde müthiş büyür, şia kaynaklarında okuduğumda Hz. Ali gözümde küçülür. Üstad şu anki Ehl-i Sünnet alimlerinin rağmına 12 imamın eserlerini zamanında okumuş. Örnek: Üstad Cevşenül Kebir için “Zeynel Abidin’den mervi olan”der. Yani üstadımız eğer okumamış olsaydı bugün biz Cevşen’den mahrum kalabilirdik. Demek 12 imamın rivayetlerine de bakmak lazım.
5. Soruya cevab:
İmam-ı Şafi, Hanifi, Malik ve Ahmed ibni Hanbel ile dokuz sahabe ve Ehl-i Sünnet İmamlarımızdan Ebu Hanife Hz. iki talebesi olan İmam Muhammed ve İmam Yusuf, çoraplar üzerine mesh etme taraftarıdır. İmam Ebu Hanife ise son demlerinde hastalanır ayaklarını mesh eder ve “vaktiyle insanları alıkoyduğum işi kendim yaptım” der. Peki Dokuz Sahabe kimdir; Hz. Ali, Ammar, İbni Mesud, Enes İbni Ömer, El-Bera, Bilal, İbni Ebu Evfa, Sehl Bin Sad(r.a) Bunun yanı sıra Tabiinden Ata, Hasanül Basri, Said Bin El Museyyeb, İbni Cübeyr, Ennehai, Essevri, bu görüşü kabul etmişlerdir. Detaylar için,(Dört mezhebe göre fıkıh 1.Cilt Sahife:254-255 Vehbe Zühayli)
Bununla beraber Taberi hazretleri ve Fahreddini Razi de, ümmet bu konuda serbesttir isteyen ayaklarını yıkar isteyen mesh eder.
Ben uzatmayayım diye çok isim vermedim, yoksa daha bir çok Ehl-i Sünnet alimimiz bu görüştedir.
6. Soruya cevap:
Başta Enes Bin Malik “Ben Peygamberimizi çoraplarının üzerine mesh ederken gördüm.” Demiştir. (Tabi mutlaka yıkarken de görmüştür.)
“Resûlullah abdest aldı ve çoraplarının ve ayakkabılarının üzerine meshetti”
(Ebu Dâvud: Tahâret 61, Tirmizi: Tahâret)
Bir ara Resûlullah bizden geride kaldı sonra tekrar kavuştu. Bu sırada namaz vakti girmişti. Bizler de abdest alıyor, ayaklarımıza mesh ediyorduk, (Buhari:İlim 3,30, Vudü 27,29; Müslim:Taharet 25,28; Muvatta: Taharet 5; Ebu Dâvud: Tahâret 46)
Cerir, abdest alıp mestleri üzerine mesh edince, kendisine: “Mest üzerine mesh mi yapıyorsun” diye sormuşlardır. O da: “Evet demiştir, ben Resûlullah’ı gördüm. Bevletti sonra abdest aldı, sıra ayaklarına gelince, yıkamayıp)mestlerinin üzerine meshetti’’ dedi. (Buhari: Salât 25; Müslim: Tahâret 73, (272); Tirmizi: Tahâret 70, (93); Nesâi: Tahâret 96, (1, 81).
Muğire’nin Rivayeti ise; “Resulullah(a.s) abdest aldı çoraplar üzerine de mestler üzerine de mesh etti” Bu rivayeti Kütüb-i Sitte imamlarının bazıları İbni Teymiyye’den tut meşhur belki on kişi rivayet etmiştir.
Ve bunun gibi daha birçok hadis vardır. Bunlar Ehl-i Sünnetin Hadisçileridir.
7. Soruya cevap:
Elinizde gerçekten net bilgiler var ve kalbiniz mutmain ise zaman, yer ve şartlara göre ayaklarınızı mesh edebilirsiniz. Mesela ben bazen ayaklarımı yıkar bazen de mesh ederim.
8. Soruya Cevap:
Mesh çıplak ayak üzerine olabildiği gibi çorap üzerine de yapılabilir. Ancak çorabın kalın olması yani vücudu göstermemesi gerekir, yani mesh esnasında su çoraptan vücuda temas etmemesi lazım. Yani ince çorap olmaz. Cumhurun görüşü ise; çorabın kalın olması, altında ve üstünde kösele olması ayakta durması gerekir. (Bak Zühayli)
9. Soruya Cevap:
Bildiğimiz mesh de olur söylemeğe gerek yok. Kalın çorap mesh mesabesindedir.
10. Soruya Cevap:
Zaten senin mezhep imamların “mesh” edin demiştir. Eski malumat ve anlayışını bir kenara bırak. Sonra İmam-ı Azam demiyor mu;”benim görüşümden daha güçlü bir görüş bulursanız, benim görüşümü terk edin.”
11. Soruya Cevap:
Zaten bu soruyu konunun akışı içerisinde cevapladık.
12. Soruya Cevap:
Valla biraz öyle…. Zaten suyun çoğu ayaklara gidiyor. Türkiye’de düzenli 5 vakit namaz kılanların sayısı %10 dur. Türkiye Nüfusu 80 milyon olsa 8 milyonu 5 vakit namaz kılıyor. Ayak yıkanırsa bir abdestte harcanan su miktarı ortalama 1lt. 8.000.000x1=8.000.000 lt. günde 5 vakit abdest alındığı için; 5x8.000.000=40.000.000 lt. (bir günde harcanan su)=40.000 m3 su eder. O halde suyun kıt olduğu bölgelerde bu görüş uygulanabilir.
Ee… yani ne demek istiyorsun ayaklarımızı mesh mi? Edelim. Evet bir sakıncası yoktur, çünkü başta Resulullah(s.a.v) yapmıştır. Nasıl ki mazeret anında Şafiler Hanifiliğe, Hanifiler Hanbeliye geçebiliyorsa, aynen öylede Caferi Mezhebini de taklit edebilirler. Çünkü o da bir mezheptir. Hem de Hak bir mezhep. 5. Mezhep deyip kestirip atamazsın. Her mezhebin içine sonradan yanlışlar girmiş olabilir. Evinin yakınında bir cami var ve o caminin imamı Caferi ise imamın arkasında elbette namaz kılacaksın. Tabi o Caferi de senin arkanda sana tabi olarak namaz kılma cesaretini göstermelidir.
Ben Caferi’nin arkasında namaz kılmam çünkü onlar secde mahalline taş koyuyorlar, selam vermeden namazdan çıkıyorlar, derseniz çok ayıp etmiş olursunuz. Bir kere selam vererek namazdan çıkmak farz değil, ikincisi onlar taşa tapmıyorlar. İşte teferuuat dediğimiz şeyler bunlar…
13. Soruya Cevap:
Said Nursi “biz en büyük fıkıh olan iman fıkhıyla uğraşıyoruz” der. Ancak Sözler kitabının vesvese bahsinde; “1, 2 Elbette, böyle amelim, bir mezheb-i hakka muvafık gelir. O bana kâfidir.(21.Söz)
Son söz: “Ey ehl-i hak olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat! Ve ey Âl-i Beytin muhabbetini meslek ittihaz eden Aleviler! Çabuk bu manasız ve hakikatsiz, haksız, zararlı olan nizaı aranızdan kaldırınız. Yoksa, şimdiki kuvvetli bir surette hükmeyleyen zındıka cereyanı, birinizi diğeri aleyhinde âlet edip, ezmesinde istimal edecek. Bunu mağlûp ettikten sonra, o âleti de kıracak. Siz ehl-i tevhid olduğunuzdan, uhuvveti ve ittihadı emreden yüzer esaslı rabıta-i kudsiye mâbeyninizde varken, iftirakı iktiza eden cüz'î meseleleri bırakmak elzemdir.(S.Nursi Lem’alar)
“Kolaylaştırın güçleştirmeyin, müjdeleyin nefret ettirmeyin”(Hadis)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder