ESKİ SAİD’İN
ESKİMEZ ESERLERİNİ MUTLAKA OKUMAK.
(2)
Dağ meyvesi acı da olsa devadır….
Eski Said’in
eserleri; “ Nutuk, Rumuz, Muhakemat, Hutbe-i Şamiye, Münazarat, Divan ı Harbi Örfi,
Devaü’ül Ye’s, Hutuvat ı Sitte, Hakikat çekirdekleri, Sünuhat, İşarat, Tuluat,
Şuaat, Lemaat, Makaleler, Nokta, Mesnevi-i Nuriye, İşarat-ül İ’caz, Kızıl İcaz,
Taallikat gibi eserlerdir. Ancak şuan okunanlar başka bir deyişle okunmasına
müsaade edilenler; Mesnevi, Hutbe i Şamiye, İşarat ül İ’caz,(münafıklar
risalesi konulmamış şekliyle) Münazarat kısmen, Divanı Harbi Örf-i kırpılarak,
bazıları da hiç okunmamaktadır. Niçin okunmuyor diye sormazlar mı? Adama…!
Bir
yayınevinin Risale-i Nur külliyatı alana “Eski Eserler” kitabını hediye ediyoruz
kampanyası beni sevindirmişti. İçeriğine baktım sevincim kursağımda
kaldı…Zülfiyare dokunan, Kemale, sisteme, rejime,zorbalara dokunan eserler ve parçalar, pasajlar alınmamış.
Münazarat’ı şerh eden bir yazarın, “dine zarar
olmasın, ne olursa olsun” sualinden başlaması(bu da bir gelişmedir, en azından
“Devlete zarar olmasın ne olursa olsun” denmemiş) bizi şöyle bir düşünceye sevk
ediyor; yayınladığınız zaten bir iki parça eserdir onu da yüzünüze gözünüze
bulaştırdınız.
Bazı Nur Cemaatine mensup profesörlerin,
bundan yirmi yıl önce Kürtlerde zihinsel
bölünme fikirlerinin güçlendiği bir
dönemde; “Bediüzzaman’ın doğu meselerine çözümleri” diye kitap basmaları ve bir
dindar gazetede yazı dizilerine başlamaları onların samimi olmadıklarının açık
bir delilidir.
Bugüne kadar
neredeydiniz? demezler mi adama…. Sizin üstad dediğiniz Said Nursi demiyor mu?
“vatan için, millet için, devlet için fert feda edilmez, edilirse zulüm olur”.
Bütün ülkeler bu zalim kaideyi kullanarak nice masum insanların canına
kıymışlar ve nice ocaklar yakmışlar ve vatan için yaptık diyerek kendilerini
kurtarmışlar, bari biz Müslümanlar yapmayalım. Padişah Abdulhamit’in dinin muhafazası için
devleti güçlendirelim anlayışı dini kuralları devletin bekası için kullanmağa
kapı açacağından doğru değildir. Sultan Fatih’in devletin bekası için dört yaşındaki kardeşi şehzade Ahmed’i
öldürtmesi ve kanunname çıkarması ve çoğu Müslümanların bunu doğru kabul etmeleri
hatta Şeyh Said katliamında, Dersim, Zilan katliamlarında, devletin yanında yer
almaları devletlerini savunmaları zulme rızadır. Zulme rıza zulümdür ahiretini mahfetmektir. Ermenilere yapılan
zulümlere, Sivas’ta Alevilere yapılan zulümlere
ve daha nice zulümlere ses
çıkarmamaları büyük bir vebaldir.
İşte
Eski Said’i okumamanın sonucu….
Yoksa siz, ayeti kerimenin
değimiyle “Dinin bir kısmını kabul bir
kısmını ret mi? Ediyorsunuz.” Yani
ey nurcular! sizler Said Nursinin bir kısmını kabul bir kısmını ret mi?
Ediyorsunuz” din sadece iman değil ki, dinin sosyal ve siyasal yönleri de
vardır ve itikadımızın ve istikametimizin doğru olması açısından bu eserler mutlaka
okunmalıdır.
Yani biz nurcular iman derslerimizi
Üstadımızdan alıyorsak, içtimai ve siyasi derslerimizi de Üstadımızdan
almalıyız. Aksi takdirde içtimai derslerimizi Süleyman Demirel’den, günlük
gazetelerden, televizyonlardan, biraz dindar fakat makama düşkün
siyasetçilerden, piyasadaki seviyesiz konuşmalardan alacağız. Bu da bizi bir
takım fikri saplantılara ve sapmalara ve muhafazasını
çok istediğimiz imanımızın sarsılmasına ve zayıflamasına neden olacaktır.
Said Nursi
hazretlerinin büyük bir halk kitlesi
arkasında olduğu halde Beyazıt’ tan Sultan Ahmed’e kadar “zalimler için yaşasın
cehennem” diyerek yürümesini, meydanlarda kalabalık kitlelere haykırdığı
nutukları bile eleştiren ve “Müslüman dediğin sokaklarda nara atarak yürür mü?
Anlayışında olan ehlileştirilmiş bir sürü Müslüman vardır. Güya Bediüzzaman
haşa medeniyetsizdir(!), onun bu yönünü almak zorunda değiliz. Müspet hareket
böylemi anlaşılmalıydı. Müspet hareket, fiili silahi hareketten uzak durmak,
ancak sivil toplum örgütleri vasıtasıyle sesini duyurmaktan, protestolardan,
yazmaktan, çizmekten uzak durmamak demektir.
Emekli bazı
generallerin, araştırmacıların ve hocaların; “biz, Kürt dilini, geleneklerini
yasaklamakla yanlış yaptık” demeleri ve doğuya gönderilecek memurların
Kürtçe’yi bilmeleri gerektiği, vesaire…. Vesaire……
deyip günah çıkarıyorlar.
Günaydın……!
Eski Said
yaklaşık yüz yıl önce bu hakikatleri devrin idarecilerine söylemiş ve
kitaplarında neşretmiş. Lütfen yüzyıl
kelimesini okuyup geçmeyelim, üzerinde
biraz düşünelim… Demek eserlerini okumadığımız Said Nursi, milletin fikir seviyesinin yüzyıl ilerisinde… Böyle bir adamın eserleri okunmaz mı?
Ben, Türkiye’deki cemaatlerin yüzde
doksanının –Nurcular dahil- sağcı bir kafayla düşündüklerine inanıyorum.
Milli ve sağcı bir kafaya sahip
olanlar namaz kılsalar dahi kolay kolay cennete giremezler, çünkü şirk
işlemektedirler. “Qed eflehe men zekkeha” ayetine göre kendimizi
temizlemeliyiz.
Sağcı kafalılıktan kendini kurtarmanın
yolu Eski Said’in eserlerini okumaktan geçer.
Yine eski Said den bir mesele
daha… Said Nursi Hazretlerinin, “Maarif ve İttihad-ı Ekrad” adında bir gazeteyi
çıkarmak için ilgili mercilere baş vurmuş. Neden? Kürtlerin birliği ile alakalı
bir gazete çıkarmak istemiş. Tabi sağcı kafalar ve Nurcular bu ve bunun gibi daha çok meseleleri
saklamışlar, Kürtlerin yakası bir araya gelmesin ve Kürtlerde milli bilinç
oluşmasın diye. Fakat Allah o Allahtır ki hakikatleri ortaya çıkarıyor. Şimdi
İnternet sitelerinde dolaşıyor bu belge…daha bunun gibi nice meseleler…
Müslüman
kardeşlerimize ait öğrenci yurdunda sohbet dinlemeğe gitmiştik, dersi anlatan
şahıs dedi ki; “Said Nursi Van’ da kurmak istediği üniversitede üç dilden
eğitim vermek istiyordu. Arabi farz, Türkçe vacip, Fars’ça caiz diyordu.” Ben dedim; “Said Nursi hazretleri öyle
demiyor.” İçtima i Dersler kitabının 141. Sahifesine bakmasını söyledim.
İşte
Medresetüzzehra projesinin Nur Camiası tarafından sanki klasik bir İmam-Hatip
lisesi gibi algılanması, Eski Said’in eserlerinin okunmamasından
kaynaklanmaktadır.
Burada
değineceğim önemli husus şudur:
Eğer ben okumamış olsaydım aldanacaktım.
Sizlerinde aldanmaması için mutlaka okumalısınız.
Hakkı batıldan, iman mesleğini nifak mesleğinden tefrik, ancak ilim ve
nazar ile olur.
Üstad Arabi
vacip derken vatandaş farz yaptı, Türkçe’ye lazım derken o vacip yaptı,
Kürtçe’ye caiz derken o Farsça dedi.
Sanki kürt ve kürtçe demek harammış gibi hiç değinmedi. Said Nursi Kürtçe
derken sen neden? Farsça diyorsun, sorusuna karşılık, zaten Kürtçe; Arapça,
Farsça ve Türkçe’den müteşekkil bir dildir dedi. Ben dedim; Said Nursi
hazretleri senden daha iyi bilir, lütfen onu insanlara doğru tanıtınız.
Kaldıki, bu fıkhi bir mesele değil, Arapça, ilim dili ve alemi islamın dili ve iletişim için çok önemli olmasından vacip
demiş, Türkçe, resmi dil olmasından lazım ve Kürtçe dili ise yöre insanının dili olmasından caiz denilmiş.
Daha bunun
gibi yüzlerce mesele Eski Saidi’in eserlerinde yer almaktadır. Mesela
“Ermeniler Kaymakam olabilir mi, Gayri müslümlerle nasıl eşit olabiliriz,
müsbet milliyetçilik Kuranda var mıdır, kürt dilinin dilbilgisi kurallarına
göre yazılması gerekir mi, Alem-i İslamın bu cigersuz duruma düşmesinin nedenleri, Padişah Abdulhamit’e haydut demiş
midir? Gibi daha nice meseleler…
Unutmayınız ki
artık milleti aldatamazsınız. Çünkü bu millet artık okuyor, millet uyanmış muğalata ve cerbeze ile
iğfal olunsa da devam etmeyecektir. Hakikat telakki edilen hayalin ömrü
kısadır. Feveranı efkarı umumi ile o tesvilat ve muğalatat dağıtılacak hakikat
meydana çıkacaktır.(****)
Sunuhat adlı
eserinde; “hacc’ın ve ondaki hikmetin ihmali musibeti değil gadap ve kahrı
celbetti. Cezasıda keffaretü’z zünüp
değil kessaretü’z zünüp oldu.
Üstad namaz oruç zekat ihmalleri
için keffaretü’z zünüp(günahların silinmesine) derken niçin? hacc için kessaretü’z zünüp(günahların daha
da çoğalmasına neden oldu) diyor.
Evet hacc’ın siyasal hikmetlerinden birisini ben
söyleyeyim. Hacc büyük bir kongredir.
Alem-i İslamın her tarafından gelen müslümanların bir araya gelip dertlerini
anlatacakları,çözüm üretecekleri bir kongre…. Yapılıyor mu? Hayır. Öyle olunca
da; “ işte Hind, düşman zannederek pederini öldürmüş, başında oturmuş ağlıyor.
İşte Tatar, Kafkas, öldürülmesine yardım ettiği şahıs, biçare valideleri
olduğunu, “ Ba’de harabi’l Basra anlıyor.” İşte Arap….. , İşte Afrika…… İşte
Alem-i İslam……. İşte… işte…
işte….(Tamamı İ.Dersler 269,270)
Şimdi anlaşıldı mı? Eski Said’i
niçin okuduğumuz…. Bu tür felaketlerin başımıza gelmemesi için
Müslümanların bu eserleri mutlaka
okumaları gerekir. Şunun da bilinmesinde fayda var, topluma müteallik bir sünnet bazen şahsi farzlardan daha ehemmiyetli
olabilir. (Lem’alar)
Önemli Not: Eski Said’in eserlerini elbetteki
okuyacağız, ancak yeni Said’in eserlerini daha çok okuyacağız. Çünkü Kur’anın
en çok bahsettiği iman hakikatlerinin bahsi, yeni Said’in eserlerinde tafsilatlı
şekilde geçmektedir. Fakat toplumsal meselelerin içinde de iman meselelerinin
geçtiği unutulmamalıdır. Toplumsal ve siyasal meseleler cezp edici olduğu için,
imana dair meselelerin incelenmesi gölgede kalabilir, az okunabilir tehlikesini düşünerek öyle hareket
etmemiz gerekir.
Ne kadar iman o kadar İslam.
SUADÊ QEREQOÇANİ
*
Müdafalar (s. 10)
**
Emirdağ L.(ıı) sahife 361
*** Yeni Asya yayınları Tarihçe-i Hayat(s.
66), Zehra Neşriyat(77),
Sözler Neşriyat(72),Envar Neşriyat(76),
Şahdamar Yayınları(73).
**** (***) paragrafın devamıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder